18 Mart 2011 Cuma

18. Doğum günüm :D

Selamlar biricik, süper ötesi dostlarım. My sweet 18. yaşıma girmiş bulundum. Bir sene sonra artık reşit olacağım için istediğimi yapabilecek hala geleceğim. Nasıl heyecanlanıyorum hemen ehliyet alıcam sonra bir tane düşünmatikli cep telefonu, bir ev alıp evlendim mi tamamdır durum. Evlilik çok önemli olmasa da işte büyük bir heyecan var içimde. Neyse size doğum günümü anlatmak istiyorum. Biliyorsunuz en son yazımda oğuz abim ve özlem ablamın yaptığı kalleşliği. O kadar kızmıştım ki onlara kaçıp gittim buralardan "kaçıp gidesim var artık bu şehirden" isimli şarkıyı söyleyerek. Ondan sonra da bir daha dönmedim buraya peynir gemisi şirketimizden de kovuldum ama umurumda değildi. Rıfkı benim yokluğumu fırsat bilerek SSK mı yatırmamış (Hain domdom rıfkı). Neyse efendim her gün bir özür bekledim onlardan. "Ragıp'cığım bir eşşeklik yaptık sen yapma" olsun "yuvana dön Ragıp sensiz evimizin tabi yok" a kadar söylemeleri gereken bir çok söz varken hiçbirini söylemediler. Gün geçtikçe daha da kızdım onlara doğum günüm yaklaşıyordu ve hiçbir şey yapmıyordular benim için. Siz beni merak ettiniz farkındayım, benim için endişelendiğinizin de farkındayım ama insan kayıp hayali arkadaşı için polise ilan vermez mi? Bu kadar mı umursamazlar beni? Gidip başka başka rüstemlerle dostluk kurmuşlar, kelebek rüstem olsun, yarasa rüstem olsun ne kadar aptal varsa rütem hepsiyle arkadaşlık kurmuşlar.

Çok kızgınım, bir daha asla onlarla konuşmayacağım derken doğum günüm geldi çattı. Efendim ben Steve Jobs amca ile toplantıdayken (eh boş durmak yok başka işler peşinde koşuyoruz, sanki muhtacım rıfkıya) bana düşünmatik ipad2nin ilk prototipini getirmiş doğum günü hediyesi olarak. Nasıl mutlu oldum anlatamam, umursanmak inanılmaz güzel bir duygu. Neyse ben ipadimla oyunlar oynadıktan sonra biraz nette gezineyim dedim. İşte bir kaç gazeteye baktıktan sonra Googla giren her Türkün yapabileceği ikinci şeyi yaptım ve oraya "Ragıp thedark" yazdım. Bir de ne göreyim ilk karşıma çıkan sonuç bir blog"www.ragipthedark.blogspot.com". Hemen girdim tabi içine bütün yazılarım var orada, bir sürü güzel resimimle süslemişler. Nasıl duygulanım anlatamam size ve ağlamaya başladım. Daha önce hiç tanımadığım insanlar gelmiş beni izlemişler, yazılarımı okumuşlar belki. Bunun benim için ne demek olduğunu anlatmam gerçekten güç. Evet facebookta yazabilmek güzeldi ama internet aleminde bana ait bir köşenin olması ve başka insanların da beni tanıyıp gerçeğe yaklaştırabilme ihtimalini nasıl anlatabilirim ki. Sadece şunu söyleyebilirim ki son iki doğum günü partimden bile
daha çok mutlu oldum.

Tabi durum böyle olunca biraz soruşturdum, araştırdım ve oğuz abimle özlem ablamın parmak izlerine rastladım. Durum böyle oluncada atladım gittim hemen eve. Ailemin ayaklarına kapanıp yalvarmak istiyordum ama ne göreyim evde kimse yok. Karabaş bile gitmiş bu nasıl olabilirdi ki? O kadar büyük bir korku kapladı ki beni; ya ben yokken onların başına bir şey geldiyse! Ne yapacağımı şaşırmış halde her tarafa koşuşturdum. Gittim kolu komşuya sormaya başladım tabi ama onlardan cevap gelmesi mümkün mü tanımıyorlar beni. Kaç kapıdan çevrildim anlatamam size. Sonra bir evin penceresinden içeriye girdim ve oradaki küçük bebeğe sordum "ingilizce sayı saymayı" bitirmesinin ardından arabayla gittiklerini söyledi ailemin. Daha sonra onun videosunu çekeceğime söz verdikten sonra koyuldum yola. Tekrardan eve döndüm tabi izleri takip etmek için. Şarlok holmes şapkasmı giydim aldım büyütecimi elime başladım lastik izlerini aramaya. Tabi bizim buralarda yeni yağmur yağmış lastik izi kalmayacağını fark ettiğimde sokağa atılmış peynirleri gördüm. Tamam, diye düşündüm onları takip etmem için iz bırakıyorlar ve başladım peynirleri izlemeye.

İşte peynir parçalarını takip etmek beni çok saçma bir yere götürdü. Tahmime göre İstanbul dışına kadar çıkmışım ve orada başka birinin doğum gününe gitmişim. Böyle bir şey nasıl olabilir ki sade bir pasta, yanına milföy yapılmış bir de çay. Benim hiçbir doğum günüm böyle olmadı krizin göbeğinde yaptığımız doğum günümü bile maldivlerde yapmıştık öyle düşünün (ukala oluyorum galiba). O anda fare rüstemi gördüm sırtında bir tane peyniri taşıyor. Anladım ki o kalleş rüstem belki de diğerleri birleşip beni başka yerlere götürmüşler. Zor da olsa yakaladım o kalleşi ve sorgulamaya başladım. abd askerlerine o sorgulamanın vidyoları ders olarak izletilmeli bence. Neyse adresi aldım tabi hiç zaman kaybetmeden çıktım yola. Yeni açılan cafe krowna gitmişler paşabahçede. Kapıdan içeri girdiğimde ne göreyim kocaman mekanı kapatmışlar, harika bir parti. Bu nasıl bir mutluluktur böyle. Hayali kalbim duracak sandım. Bütün sevdiklerim orada, bütün arkadaşlarım, dostlarım orada. Çılgınlar gibi eğlendik tabi ki, ayrıca bu benim gerçek bir mekanda olan ilk doğum günüm oldu. Pinokyo hıyarı gibi bende gerçek olmaya yaklaşıyorum anlayacağınız.

Tabi partinin bitimine yakın bütün gerçekleri öğrendim. Aslında oğuz abim ve özlem ablamın pinokyo hıyarını geri getirmek gibi bir planı yokmuş sadece blogdan haberim olmasın diye beni uzaklaştırmak istemişler. Rüstem de SSK mı bu sebepten ödemiş, bilseydim ben küsermiydim ben o kadar. Bir ara mozambiğe gittim Rıfkıya açtığım maddi-manevi tazminat davasını ve iş yeri kapatma davasını, usulsuz tersane işletme davasını ayrıca tersane güvenliği ile ilgili davaları da iptal ettirmem lazım. Biraz zor olarak (mozambik kanunları işte) ama olsun ben her şeyi yaparım artık. Aslında bu yazıyı daha önce yazmalıydım ama digitürkün açtığı bloggerlara kapatma davası yüzünden gecikti, onları tüm kalbimle kınıyorum. Böyle şey yapılır mı yahu! Neyse dostlar hepiniz için çok teşekkür ederim ve bundan sonra emin olun ki bir daha bu kadar büyük triplere girmeyeceğim. Artık düşünmatik bir ipadum da olduğuna göre daha sık yazabilirim. Çok teşekkür ederim biricik canlarım ben, hepinizi gözlerinden öpüyorum.

Görüşmek üzere...

13 Mart 2011 Pazar

Pinokyo Ressurection!!!

Sevgili dostlarım selamlar. Nasılsınız? Umarım hepiniz çok ama çok iyisinizdir. Malum benim gibi bir hayali arkadaşın etrafında kötü olmak olmaz, zaten elimden bir şey gelirse yapabileceğimi biliyorsunuz. Malum kelin ilacı olsa başına sürerdi ama benim ilacım olsa size veririm dostlar. Sonuçta ben hayali bir insanım, kel kalsam ne değişir? Zaten bu hayali olmak beni sürekli iyi olmaya zorluyor, bazen ağır geliyor bana bütün bu sorumluluk. İçten içe sizin yanınızda olmazsam eğer beni unutacağınızı söylüyor zaten sizde silerseniz beni hayallerinizden söyleyin neyim kalır? Bunu bana yapmazsınız değil mi? Benim biricik dostlarım, canım arkadaşlarım. Yapmazsınız değil mi?

 
Biraz size hayatımda neler olup bitiyor anlatmam gerek malum çok yoğunum her zaman olduğu gibi ve hepinizle sohbet edemiyorum. Anlatmaya gelsem de sizin sorunlarınızı dinliyorum ne yapayım böyleyim işte ben. Artık hepiniz biliyorsunuz ki benim hayatımda normal, sakin, huzurlu bir an olmaz. Olmuyor yani bunca not yazdım size, hep bir entrika, aşk, ihtiras, hırs, kaçma, kovalama, depresyonun bini bir para. Bu atasözü yanlış oldu sanırım ama umarım atalarım üzülmezler. Söz en kısa zamanda gerçeğini öğrenip geleceğim ve hatamı düzelteceğim.

Şimdi efendim başım yine belada ve ben yine depresyondayım. Hayır, ergenlik sendromu mudur anlamadım ki. Her şeyi kafama takıyorum, ne zormuş 17 yaşında bir hayali arkadaş olmak. Offff... Neyse ben fazla uzatmadan anlatayım derdimi. Şimdi efendim malumunuz benim pinokyo hıyarına olan husumetimi. Gıcık oluyorum öyle böyle değil. Şimdi efendim benim var oluş hikayemi biliyorsunuz. Özlem ablamın hayali arkadaşı olarak geldim bu dünyaya ondan sonrada bir çok insanın arkadaşı oldum. Geçen sene özlem ablam oğuz abime bir kukla hediye almıştı. Tabi ben onu pinokyo diye hiç sevmedim. Öyle böyle değil ama bütün iplerini kesmek istedim ama oğuz abim de benim iplerimi keser diye cesaret edemedim. Şİmdi teoride bakarsak eğer özlem ablam benim gepettom. Yani benim bir bedene sahip olmamı sağlayabilecek yegane insan. Başlarda anlamamıştım o kuklanın niye olduğunu sonra ben yine onun karşısına geçmiş sayıp söverken bir ampul yandı hayali kafamın içinde(fazla sorgulamayalım lütfen). özlem ablam benim gepettom ise ve o bir kukla almış ise ve beni bir bedene sokabilecek yegane insan o olduğuna göre o kukla neden benim bedenim olmasın. O kadar mutlu oldum ki anlatamam size, tahtadan olsa da aptal bir burna sahip olsa da yine de gerçek bir bedendi.

Ben böyle evrenin en mutlu hayali arkadaşı olarak dolaşırken bilin bakalım neyi fark ettim. Tamam kabul ediyorum bilemeyeceksiniz o yüzden anlatayım. Ne kadar yufka yürekli bir arkadaşım değil mi yahu? özlem ablam o kuklayı, bakın burası çok önemli, pinokyonun ruhunu geri çağırmak için almış. Çok ciddiyim ya o aptal kuklayı dünyaya ikinci kere getirmek için almış. Var mı böyle bir şey ya? Anlattıkça yine sinirleniyorum şimdi. Düşünsenize ben bunca sene onun bıdı bıdısını çekeyim oğuz abime yoldaşlık yapayım, efendim peynir gemisi işinde dünyanın en büyük şirketini yöneteyim,alınmak yok rıfkıcım, bir kenara atılıp o salak kuklayı geri çağırmayı planlıyorlar. Ondan sonra bir gece gittim ki bunlar açmış pinokyonun şarkısını, yok efendim "pi ay en oo dabıl see eğch ay o, ooo pinokyooo" başlamışlar ayine. Oturmuşlar pentagramın etrafına, kuklayı da koymuşlar ortasına siyah cübbeler falan. O koca kafa kuklayı geri getirecekler göya. İzin verir miyim ben böyle şeye. Gittim hemen pentagramın kenarına ufak bir çizgi attım ve bunlar görmeden bir kaç rün çizdim. O kukla hemen orada patlayacaktı ve halkadan samara bacımız gelecekti. İşte o zaman görecektim ben varken o salak kuklayı,seni de seviyoruz pinokyocum alınma hemen, getireceklerdi. İzin verir miyim ben. Tam bunlar ayine başlamışken birden oğuz abim pentagramdaki değişikliği fark etti ve balon rüstemi sacrifice etmekten vaz geçti.

Nefret ediyorum onlardan. Şimdi sorarım size onlar bu denemeyi ben yokken yapabilirler ve onların yanından ayrılamıyorum ama latişya casta ablanın yanına nasıl giderim, nasıl çalışırım ben. Çok kızgınım ve çok sinirliyim öyle ki eş anlamlı iki kelimeyi aynı cümlede kullanıyorum. Ben ne yapayım dostlar lütfen o ikisiyle konuşunda bu sevdadan vaz geçirin yoksa varya çağırıcam iblis diyablo abiyi görecekler. Zıvanadan çıktım valla yardım edin lütfen.
Hadi öptüm hepinizi.

Wikilaeks (oh ya yanlış yazdım oh ya)

Merhabalar sevgi pıtırcığı güzide dostlarım. Nasılsınız, umarım iyisinizdir. Bana kalbiniz kadar temiz bu sayfayı ayırdığınız için.. dur ya burası benim profilim oraya yazıyordum. Yeni düşünce gücüyle çalışan bir cihaz buldum Efesteki antik kalıntılarda bu sayede size kolaylıkla yazabiliyorum. Çok güzel bir şey bu inanın bana şimdi cep telefonlarına uygun hale getirmeye çabalıyorum eğer başarırsam dırdımı çekersiniz artık. Şimdi size yine başım büyük belaya girdi diyeceğim ama siz inanamayacaksınız bana. Benimle ilgilenmediğiniz için küçük yaramaz velet triplerine girdiğimi düşünüp umursamayacaksınız beni. Evet, gerçeği söyleyeyim özlüyorum hüsniye delisinin benimle ilgilenmesini ne yalan söyleyeyim. Ancak bu sefer başım belada, hem de uluslar arası bir belada. Benim gibi hayali bir insanın başını nasıl uluslar arası bir belaya sokabileceğini merak ediyor olabilirsiniz elbette bende son zamanlarda hep bunu düşünüyorum. Nasıl bunca bela beni bulabiliyor. İş hayatı falan bir yere kadar güzel gidiyor artık alıştım onlara, üniversiteler desek onlara da alıştım ama hayat dediğin sürekli olarak bize alışmadığımız bir şeyler sunmaktan büyük keyif alıyor.

Gelelim başımı bu sefer nasıl bir belaya soktuğuma. Şimdi dostlar aslında ben hiçbir şey yapmadım. Hani bu gündemi bomba gibi düşen Wikilaeks belgeleri var ya işte onların hepsi yalan. Hele içlerinde benimle ilgili bölümler var ya onlar tamamen uydurma. Düşünsenize dostlar abdli bir takım deli manyak bürokrat benimle ilgili bir sürü gizli belge yazmış. Yahu hayali bir çocuğum size ne hangi gece kimin yanında oturmuşum, hangi ünlü ile birlikte yatmışım. Maşallah paparazi gibiler valla bıktım usandım sanal ortamdaki belgeleri silmekten.   Hayır, sırf bunlar için bir dünya hackerlık dersi aldım, siz kim çökertti sanıyorsunuz sitelerini. Bir de terbiyesiz, şerefsi. yine ağzımı bozdurdular alçaklar, asla gerçek bir çocuk olamayacak demişler. Düşünsenize adi, hıyar, kum torbası kılıklılar, yapışkan suratlı, ördek kafalı, laylom beyinliler beni -offff sinirden laylom beyinli ördek kafalı yazacağıma ördek kafalı laylom beyinli yazdım – asla gerçek olamayacak olarak tanıtıp hemen yanına da iki kardeşin can sıkıntısından yarattığı hayali bir karakter olarak adlandırmışlar. Hatta onu bıraktım kardeşlerden küçüğünün tuvalette korkmasından sonra fanyastaki insana benzettiği şekilsel yaratığa benim adımı vermişler ve bende oradan gelmişim. Bak sen şu işe, leylekler getirdi, ne bileyim ayçiçeğinden topladık seni deselerdi daha mantıklı olurdu. İnanılmaz bir şekilde … -şimdi tekrardan sıralamaya üşendim hakaretlerimi, hepsini tekrar saydığımı düşünün ve hayal gücünüzü kullanın- benim gerçek olmadığımı yazmış adi, alçak, pati başlı maymun saçlılar. Yaptığımız onca peynir gemisi, sonra feysbuktaki onca arkadaşım, beni tanıyan onca insan yalan söylüyor da bir onlar doğrusunu biliyor sanki o zeka seviyesinin denizin çok altında olup hücrelerini amiplerin bile yemeyeceği pislikler –bu harbiden yaratıcı oldu-

Neyse ki bulabildiğim bütün belgeleri sildim şimdi o Efeste bulduğum makine ile arşivdeki belgeleri yok etmeyi deneyeceğim. Ragıpın öfkesi ne demekmiş göstereceğim o….

Bunun ötesinde kendinize çok iyi bakın dostlar ben bir süre boyunca buralarda olmayacağım malum bir savaşın içine girmiş durumdayım. Kazamız mübarek olsun, sevgiyle kalın biricik dostlarım benim…

Run Ragıp run...

Selam dostlar yine uzun zaman oldu farkındayım. Hep gözleriniz beni aradı, çok merak ettiniz bunun da farkındayım ama gelemedim yanınıza. Neler neler yaşadım ya, bir günde 25 saat çalıştığım günleri özledim valla. Ayrıca sizi de çok özledim düşünün ki ben aylardan beri kaçıyorum. Peşime İtalyan mafyası düşmüş olsa inanın bana şanslı hissederdim kendimi. Al Pacino dayı gelse temizlese beni şikayetçi olmam. O kadar fazla anlatacak şey var ki ama başlamam lazım kimseye derdimi anlatamadım aylardır. Çok yoruldum çok.

Şimdi her şey Afrika'da geçen günlerimde oraya bizim stoktaki peynirleri götürmemiz ile başladı. Efendim yeni lojistik gemilerimize attık malzemeleri doğru Afrikaya. İşte beni çok sevdiler orda biliyorsunuz halkla ilişkiler ve reklam müdürüyüm bizim şirkette. İşte bayağı bir zaman geçirdim orada. Çok sevdim onları tabi. Sonra orada adetmiş hayali dostlar 17 yaşına gelince evlendirilirmiş. Benim haberim yok tabi. Bir sabah uyandım yatağımda bir kız var. Korkunç bir şey yahu, tanımıyorum bilmiyorum tamamen yabancıyım. Görücü usülü ile evlendirilmişim var mı böle şey ya. Tabi mecbur kaldım keyfini çıkaralım dedim yaşım genç kanunlara göre evlenemem falan dedim. Ailemin izni lazım dedim almışlar ki Özlem ablam ve Oğuz abim haberleri olmadığını söylüyor. Çok kızgınım onlara. Benim mankenlerle olan mutluluğu kıskandılar ve komplo kurdular bana. Gittim hüsniye diye birisiyle evlendim. İsminin ilk harfini büyük yazmadım işte özel isim değil o.


Neyse bir süre boyunca güzel eğlendik malum bal ayı falan keyifliydi şimdi. Sonra kızın gerçek yüzü ortaya çıkmaya başladı. Böle kanını emen devasa bir sülük düşünün işte aynı hüsniye. Sürekli yapışıyor nereye gitsem peşimde. Hayır sürekli benden bir şey istiyor, sürekli sömürüyor beni. Hayır bir yere kadar ya tamam evliliğin bazı keyifli yanları var ama sürekli de olmaz ki. Nereye gitsek peşimde Oğuz abim, Ayhan abim, Turgay Abim ve Özlem ablamla Hünkara gidiyoruz yanımda. Oğuz abim ve Aylin ablamla birlikte Cevahire gidiyoruz yanımda. Hayır kimseye derdimi de anlatamıyorum çünkü hep yanımda. Korkunç günlerdi. Kaçıp Jameikaya gidiyorum tahmin edin kim var yanımda. Evren kazan o kepçe kovaladı beni. Nefret etmek az kalır inanın bana.
İşte mankenlerin yanına kaçıyorum, fotoğraflarımız magazin dergilerine çıkıyor. Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır diyor. Olur mu böle şey ya ne midesiz bir kız. Kafayı yedim. Sonra bir gece o uyurken evden kaçtım ki aylar oluyor. Kimseye haber vermedim hemde. Kimseyle konuşmadım bir daha sırf beni bulamasın diye. Gittim ayın karanlık yüzündeki çukurlardan birisine sakladım kendimi. Yapcak bir şey yok bekledim de bekledim. Manyak kız her yerde aramış beni. Tabi bende nasıl kurtulurumun peşindeyim bu evliliği bozmam lazım. Sonra araştırdım tabi ailemin izni var demiştim ya. Sahteymiş, imzaları yanşlış atılmış. Hemen gittim kabilenin büyücüsüne. Anlattım olayı tam o anda hüsniye de girdi odaya. Ne menem ne ketum bir şeymiş o an iyice anladım. Chuky abi var ya hani saygımız sonsuz onun abisiymiş. O da geldi baktım bıçağını çekmiş üzerime yürüyor. Bu nikah bozulamaz diye dedim eyvah bitti bu iş. Sonra anlattım ona her şeyi, ben daha çocuğum dedim. Haklarımı sömürüyor, hayatımı karartı abi dedim. Yerim senin haklarını dedi. İşte o anda ne oldu bilmiyorum galiba acil bir işi çıktı boğazımı kesmekten vazgeçti ve gitti.


Büyücü de bizi boşadı. Nasıl rahtladım nasıl rahatladım. Maldivlere tatile gittim hemen önce Rıfkıcımı arayıp anlattım durumu. Anlayışlı adam işler zaten kötü dedi git biraz kendini topla gelince atılım yapıcaz dedi. Yeni projeler varmış. Sonra gitmeden önce Aylin ablamı arayıp terapi için randevu aldım dönüşte yanına uğrıcam. Psikolojim mahvoldu dostlar ama toparlıyorum kendimi. Bu yazıyı maldivlerde bir internet kafeden yazıyorum size yaşıtlarımla birlikte birkaç el counter oynadıktan sonra. Fotoğraf eklemek isterdim ama şimdi pek uygun olmaz, sansür falan lazım gerek yok. Neyse artık aranıza döndüm ben. Merak ettirdiğim için özür dilerim.
Hadi sağlıcakla kalın, görüşmek üzere.not: fotoğraflarda biraz fotoşop ile uğraştım ve ablaları şey yani öhüm öhüm yani rütüğe uygun hale getirdim. saygılar :D
Efendim öncelikle herkese selamlar, saygılar, sevgiler. Doğum günümden bu yana pek bir sesim çıkmıyor farkındayım ama fırsatım olmadı pek. Hayır bilseydim Rıfkıcığım doğum günümdeki partiyi kullanıp beni bu kadar çalıştıracağını Neptünün halkalarından asla geri gelmezdim. Neyse o doğum günü her şeye değerdi, evet evet kesinlikle. Dostlar çok yoğun bir dönemden geçmekteyim, 5 dakika boş vaktim olmuyor o derece doluyum. Her şey Oğuz abimin Rıfkı ya yeni iş planları ve projeleri sunmasıyla başladı. Doğum günümde onlar arkada yeni iş sektörleri üzerinde brainstorm yapıyorlarmış. Durum böyle olunca da doğum günü bittiği andan itibaren çalışıyoruz.
İlk iş kiralayamadığımız ve satamadığımız peynir gemilerini kullanmak ve bu şekilde de amortisman maliyetlerini karşılamak. Bunun içinde lojistik işine girmeye karar verdik. Peynir gemilerimizi kullanarak kıtalar arası taşımacılık yapmaya başladık. Ne yorucu işmiş böyle, hayır müşterilerle uğraşmak ayrı zor. Tamam sempatik, sevimli, yakışıklı çocuğum ama bunun için de halkla ilişkiler ve müşteri ilişkileri üstüme yüklenmez ki. Daha deneyimsizim, acemiyim, büyüme çağındayım. Kız peşinde koşmak, internet cafede Counter oynamak benim de hakkım. Gelin bunu bir de Rıfkıya anlatın. Ancak eğer işler tasarladığımız şekilde giderse fena zengin olacağız kesinlikle.

İkinci iş ise elimizde patlayan şey yani kalan peynirleri kullanarak Cheesekek işine girmek. Tabi hiç unumuz suyumuz falan olmadığı için tek malzeme olarak peynir kullanmak zorunda kaldık. Bir tersanede bu kadar çok çeşit peynir olurmu yahu. Kaşarlar eskidiğinde eski kaşar olur hepimiz biliyoruz (ki onları sevmiyoruz biz) ama kendi gözlerimle her tür peynirin eskidiğine tanıklık ettim. Eski beyaz peynir, eski kaşar, eski dil peyniri, eski krem peynir, eski labne, eski mozarella, eski çerkez peyniri, eski otlu peynir (hem otlar hem peynir eskimiş), eski koleti peyniri, eski dil peyniri... giden bir sürü peynirimiz var. Bunun için kendi Çizkek Faktörimizi açtık. İşler güzel gidiyor şimdilik. Yakında françayz vereceğiz etrafa hedefimiz Sait dayıdan daha fazla genişlemek. Sonra Özlem ablamın fikri olan "Çiğ Peynir Köfte" var tabi onu biraz sonraya atmamız gerekiyor malum bu kriz dönemlerinde dikkatli atmamız gerekiyor hamlelerimizi. Özlem ablam bu duruma aşırı derecede tepki gösteriyor. Neden çiğ peynir köfte yapılmıyor diye öfkesini barındırıyor ama yapacak bir şey yok. O da bunu zamanla anlayacak bence. Vize dönemi buluğ çağı, bekarlık falan derken (bunu okursa beni vurabilir) depresyon sürecini aşmış götürmüş bulunuyor.

Neyse dostlar, durum bundan ibaret. Bakalım tutunabilecek miyiz bu işe. Rıfkı sağ olsun kendi yatıp beni çalıştırıyor ama.

Peynir gemisinin adını da Rüstem koymuş zaten eşşek, rüstemlere onca nefretime rağmen!!! Batırcam Peynir Gemisi Rüstem'i.

Dost kalın, mutlu kalın.

Herkesin kendine bir eş bulması dileklerimle..

Doğum günüm (2010)

Sanırım şu anda dünyanın en mutlu hayali arkadaşı benimdir. Öncelikle bu öğlenki yazımda söylendiğim herkesten binlerce kez özür dilerim valla bana böyle mükemmel bir süpriz yapacağınızı bilmiyordum. Geçen doğum günümden bile çok daha güzeldi hatta o kadar güzeldi ki anlatamam. Çok mutluyum emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerde bulunuyorum. Siz mükemmelsiniz valla bak öle harika falan değil bildiğin mükemmelsiniz. Neyse ben lafı çok uzatmadan partime katılamayanlar için burada tekrardan anlatayım da gelemeyenler kıskançlıktan çatlasın. Oh ya en birinci pari benim partim. Ohh ya :D

Şimdi efendim ben büyük bir eşşeklik yapıp size kızdıktan sonra Jüpitere gitmiştim. Çok sıkıcı bir yer yahu böle gaz fırtınaları var işte her yer kırmızı beğenmedim oraları. Yapcak bir şey yok sonra dedim kızları güzeldir ama böle garip guruplar ya, 7 gözlü işte ağızları kafalarının üstünde. Yer çok çekiyormuş orda herkes bacak kadar garip bir yer işte. Dediler buda güzel bi leke var onu gör ama baktım orda da bir şey yoktu zaten gezegenin içindeyken görülemiyor o kırmızı leke. Neyse akşam sularında ben çok sıkılmış ve Üranüsün halkalarından dünyayı izliyordum. Ne güzel mavi bir gezegen orası çok seviyorum valla. Neyse ben böle ayaklarımı halkadan sarkıtmış sallarken bir baktım dünyada böle kocaman bir pano üzerindede "Nice Mutlu Yıllara Ragıp" yazıyor. Tabi onu görür görmez hem atladım geldim dünyaya. Bir baktım efendim bizimkiler Maldivlerde bir plajı kapatmışlar bana süpriz doğum günü partisi hazırlamışlar. Hemde daha güzeli hepsi astral seyahat yaparak gelmiş herkes hayalet modunda böle siyah siyah :D Nasıl mutlu oldum anlatamam böle bir ağladım pir ağladım hani.

Rıfkıcım ordaydı gelmiş yine takım elbisesi elinde laptopu ile bir de baktım ki benim resmimi ekran koruyucu yapmış. Acaip duygulandım bir de o an ağladım valla. Sonra efendim bu mükemmel organizasyonu Özlem ablam (canım benim biricik ablam), Oğuz abim(mükemmel canım abim benim) ve Büşra ablam yapmış, herşey 8, 8 likti yani o derece.Rıfkıcım için çookkkk uzun bir yazı yazmak istiyorum neden diye soracak olursanız efendim şu an kıskançlıktan çatlayan arkadaşlarım(gelmezsiniz siz oh ya) ben Türk yemeği haricinde birşey yiyemiyorum diye topla dönerleri, kokoreçleri, midye tavaları yükle peynir gemisine taaaaa Maldivlere getir. Olcak iş bu ya Arzu ablamda bana özel yemek kursunda öğrendiği sertifikalı İtalyan yemeği yapsın bi dünya. Hayır o kadar yemek oldu ki bir kısmını afrikadaki çocuklara gönderdik sonra peynir gemisi ile.
O kadar abuk bir partiydi ki aslında Ayhan abim PS3 ve 8+1 müzik sistemi getirmiş Gitar hero oyunuyla birlikte. Tabi Ayhan abi böle elektro sololar atıp Iron Maiden Aces High çalmayı amaçlıyordu ama HDtvyi unutmuş. Demokrasinin tükenmeyen çareleri sayesinde Rıfkıcığımın peynir gemisindeki HD projeksiyon ile (ne ara almışsa artık kaç paralık şey) buluta yansıttı oyunu :D Ne koptuk ama :D Memot abimde çubuklarını unutmuş evde sonra gidip bambu ağacından kesti çubuklarını (baget olsa daha kıral olurmuş) vurmadığı kaya kalmadı =)). Bir ara Öykü ablam kayboldu az kalsın dansın en güzel anını kaçırıyordu ama sonra geldi ve bana bu harika resmi verdi. Doğum günü hediyesi olarak çizmiş benim için canım benim. :) Aylin ablamda pek bir şıktı hani valla gözlerimi alamadım pek hani herkes astral seyahatten geldiği için siyahtı ama olsun. Sonra öğrendim ben küsünce çok üzülmüş böle yollara düşüp beni aramış hatta Batman işareti gibi bi işaret yapmış geri geleyim diye sonra bulutlara çaktırmış ama göremedim tabi jupiter ters tarafta kalıyordu :( görseydim giderdim ben onun yanına.

Eray abim Özden ablamı Rıfkıcımdan kıskanırken Özden ablamda bulutlara yansıtılmış gitar herodaki "Taş Abla"dan kıskanmış. Bir baktım sağa sola koşturuyorlar meğersem karşılıklı tripleşiyorlarmış. Bunlar böle koşarlarken kokoreç standını devirdiler sonra yangın çıktı aman ne yapalım falan derken son anda söndürdük. Daha da garibi Eray ve Özden çifti koca Maldivler yanarken ateşin etrafında tamtam dansı yapıyorlardı :|(manyaklar). Kokoreç standı yanınca tabi Türk yemekleri de yandı ben hariç kimse çok yanmış döner sevmediği için Bukle ablamın İtalyan yemeklerine koştu. Ben ben olalı böle sıra görmedim valla o kadar yemek bir anda bitti. Az kalsın köşedeki fili öldürüp yiyecektik de gerek kalmadı(iyiki de kalmamış valla).

Minem ablam ise Ankarada dersteydi parti sırasında. Önce 3G li telefonundan izliyordu (dersten kalır böle giderse) sonra ise sıradışı bir şey yaptı ve Kamu Yönetimi dersindeyken astral seyahat yapıp bizim yanımıza geldi. Hayır hepimiz şaşırdık o adamın dersinde nasıl meditasyon yaptı öle ne menem, ketum bişedir. İyiki de gelmiş ama Aces Highta göbek atmaya başladı (tabi Ankara havası ile karıştırdı bi an). Güven de çok kızdım hiç parti ile ilgilenmedi. Hepimiz yangını söndürmeye çalışırken o arkadaki plajdaki bikinili kızlara sarkmaya gitmiş. Hayır astral bedendesin nereye sarkıyorsun sonra kavunlu nargile içmeye başlado ve kulaklarından duman çıkardı (hepimiz ebedi dumura uğradık tabi).

Sinem ablamlada sürekli dans ettik çok güzeldi ama Sinem abla sürekli ayağıma bastı. Şişti, davul gibi oldu ayağım hayır söz ben onu dans kursuna yazdırıcam olmuyor böle ya =) Özlem ablamın dediği kadar varmış Şakirağa kemerini de getirmiş valla şıkır şıkır bir kurtlarını döktü (hayır bu kadar kurtlu insan olmazki nedir bu ya). Annemde sağolsun partiye gelmedi ama bana kocaman bir çuval Farmville altını gönderdi kendime kale alcam. Çivileri biriktirmeye başladım ben kiremitler bitince hemen inşaya başlıyorum onu (canım annem benim).

Herşey çok güzeldi harikaydı ama Oğuz abim dertliydi biraz sanki. Herkes deli gibi dans ederken o sadece headbeng yaptı bir süre (hayır dans edemediğini herkes biliyor ama katılsaydı keşke). Sonra insan iskeleti gibi olan ağacın yanına geçip oturdu dertli dertli, tutturmuş bir yalnızlık senfonisi gidiyor ne gerek var değil mi dostlar. Özlem ablamda Sinem ve bana küstü beraber dans edince nefret ettiğimi bile bile balon rüstemi şişirip onunla dans etti. Arjantinli bir kızı kıskandırmak için özlem ablama ilişki daveti gönderdim sonra onun accountunu hekleyip kabul ettirdim. Geceninin sunuculuğu Cihan abim yaptı elbette yarıldık gülmekten. Hatta o kadar yarıldık ki çekirdeklerimiz gözüktü :D Yeni arabasına müzik tesisatı yapmayı bırakıp geldi canım abim benim. Büşrada hayallerini gerçekleştirmiş oldu bu partide. Sahneye çıkıp sürekli dans etti valla çok güzeldi. Cihan abim espirilerine devam ederken Büşra da beyazın gülüşünü yapmaya çalışmayı deniyordu.
Çok mükemmel bir doğum günüydü emeği geçen herkese teşekkür ederim (emeğe saygı +rep) :D emeği geçmeyenlerde çatlasın patlasın oh ya bide balon rüstem patlasın artık çıkmasın bir daha karşıma. valla kesicem ortadan şapka yapcam kendime :D

doğum günü tribi

Selam dostlar ve hep dost kalacaklar (hoş hiç dostum olmadığına inanmaya başladım ben neyse.) Haberiniz yoktur şimdi, bilmezsiniz ama bugün benim doğun günüm. Bugün 18 yaşıma giriyorum ama kimsenin umurunda değil. Ne bir parti efendim, yok ondan vazgeçtim bi pasta ondan vazgeçtim bi topkeke iki mum bile saplanmadı benim için. Anca feysbuktan mesaj yazın ki hala yazmayanlar var ki ilk onlar yazması gerekirdi. Özlem (artık abla demiyorum), Oğuz (ona da abi demiyorum) bile hatırlamadı. Sizde anca feysten doğumgünü mesajı atın, küstüm hepnize küstüm işte. Beni hiç sevmediniz siz, hiç umursamadınız beni.
Herkesi terk ediyorum, Jupitere gidiyorum işte oh ya beni asla bulamayacaksınız.
hıııhhhhhhhhhhh...

Ragıp vs pinokyo...

Sevgili dostlar yine ben, gene ben, hep ben.. Şimdi her şey böyle çok çok güzel geçiyordu, acaip mutluydum o kız benim bu kız benim dolanıyordum ortalıkta. Rıfkıcımda saolsun bana senelik iznimin bir bölümünü vermişti sonunda, dolanıp duruyordum. Ancak bu noktada öyle şeyler oldu ki hayatımda bir anda şizoid sorunlarım ortaya çıktı. Hayaller görmeye başladım sonra dual personality disorder tanısı koydu doktorlar, bide fa major depresyon tanısı vay halime vay. Tam cep telefonu sahip olamama sendromunu atlatmışken bunların olması çok kötü oldu. Olan biteni anlatmaya başlamadan önce burada herkesin kandilini kutlar tüm dualarınızın gerçek olmasını dilerim. Mutlu olun emi dostlar.

Şimdi geçenlerde Oxford Universitesinin kütüphanesinde derslerime çalışıyordum (parapsikoloji okuyorum da orda) sonra çalışmaktan yoruldum ve kitaplıkta dolaşmaya başladım. Masal kitaplarının orda dolaşırken ilk şok dalgası yüreğimin kıyılarına vurdu dostlar. Pinokyoyu okudum hani Gepettosu olan ve hıyar bir kukladan insana dönüşen eşşek. Ya dostlar ya pinokya hıyarı, cahili, hödüğü bile gerçek insan olaibliyorda ben niye olamıyorum. Ondan daha kültürlüyüm, daha zekiyim, daha zenginim ondan daha fazla insanım ama o eşşek gerçek oluyor bizde hayal hayal takılıyoruz. Hayır şu anki halimden şikayetçi değilim ama Adriana Lima abla ile aynı Hilton odasında olduğu zaman gerçek olası geliyor adamın şey yani öhöm öhöm...

İlk dalga buydu sonra internetten girip pinokyo gibi başka şanslı ördekler var mı diye araştırdım. Sonra Chuky seri katil abimizi buldum tamam o insan olamamış ama madde ile etkileşimde hatta bazı sahnelerde fazla etkileşime bile girmiş. Soruyorum size dostlar benim Chuky abimizden veya pinokyo hıyarından neyim eksik. Senin bir şeyin eksik değil derseniz o zaman sorunun kaynağını söyleyin bana. Neden ben ya neden ben, o koca burunlu tahta parçasından neyim eksik yahu.

Neyse çok kötü bir dönemden geçiyorum dostlar ne olur yardım edin. Nail Gaiman Sandman romanında 1000 kedinin düşü diye bir hikâye vardı. Hikayeye göre yeterli sayıda insan aynı şeyi düşlerse dünya yeniden yaratılırmış. Ki gördüm ben hikâyede gerçekten de öyle oluyor yani eğer şimdi siz benim gerçek bir insan olduğumu düşlerseniz ve bununla yetinmeyip başkalarına da düşletirseniz bir bakmışsın gerçek bir insan olmuşum ben. Yalvarırım size sevgili dostlar, lütfen bir güzellik yapın bana. Valla bak karşılığı neyse veririm. Öptüm hepinizi =))

Not: pinokyocum sana o kadar laf söyledim ama inan bana bunları yazan öteki kişiliğimdi ben seni severim biliyorsun.
Not2: pinokyoya istediklerimi söyleyebilmek için uydurduğum bir hastalıktı dual personality disorder. Çift kişilikli olduğum falan yok benim. İçimden geçeni söyledim salak kuklaya rahatladım bir güzela, valla mutlu oldum şimdi =))
Not 3: Chucky abi sana saygım sevgim sonsuz, sen çok büyük harika bir yaratıksın. Hadi şimdi o bıçağı koy yerine ehii…