30 Ağustos 2011 Salı

Ragıpın gariplikleri.

Öncelikle o kadar kıskançtır ki kendisi insanı deli eder. Yastıklarımızı onlara sarılıyoruz diye kıskandığını ve kaç defa çalmaya çalıştığını bilmeniz gerek.
Diğer bir yandan son derece dik kafalıdır. Her ne kadar gençliğine bağlasa da bile bile çok büyük hatalar yapabilir.
Takıntılı bir çocuktur. Bir şeye taktımı bir daha asla onun fikrini değiştiremezsiniz. Dünyanın düz olduğunu söylüyorsa eğer bu fikir asla değişmez.
Tuvalete gittikten sonra mutlaka banyonun ışığını ve lavabonun musluğunu açık bırakır. Bir türlü öğretemedik ona.
İnanılmaz dağınıktır. Eşyaları evin dört bir yanına saçılmış durmaktadır. Onları toplamak yerine bizim No Fear’larımızı giyip onları da kaybedebilmektedir.
Ayrıca inanılmaz ispiyoncudur. Gizli bir iş çevir hemen bütün Türkiye öğrenir onu. Ağzında bakla ıslanmaz.
Bütün Fenerbahçe maçlarını stadın üstündeki lambanın üzerinden izler. Ragıp’ın maçlara olan müdahaleleri şimdilerde şike soruşturmasında incelenmektedir.
Kendisi tam anlamıyla fanatik bir Counter Strike tutkunudur. Bize evde sürekli olarak turnuva yapalım baskısının yanında gizlice yarışmalara katılmaktadır.
Kendisinin anarşist olduğunu iddia etse de bunun tam tersi oldukça evcildir. Kapitalizmin devamlılığı için çalışır.
Bazen evden çıkarken kapıyı dışarıdan kilitleyecek kadar zekidir. Evdekiler ne yapacak hiç umursamaz. Aklına bile gelmez hatta.
Evde karşılaştığımız bütün abuk sabukların, buzdolabına koyulan ayakkabının sebebi kendisidir. O kadar uyarmamıza rağmen derin dondurucudan çıkan Alex imzalı futbol topunu gördükten sonra onu kendi haline bırakmışızdır. Aklınca o topu sonsuza kadar saklayacaktı.
Kendisi dünyanın en absürd ülkelerine gidip, facebook'a @zimbabwe, @uranüs gibi şeyler yazmaya bayılır.
Gösteriş meraklısıdır, her kuşun etinin yenmediği gibi ragıp'ın etini görebilen henüz daha var olmamıştır.
Kolay ikna eder, kandırır. Çok ünlü insanlarla çalışmıştır, Steve Jobs, Marc Portnoy gibi. Her ne kadar beyin yıkamayı öğrendiğini düşünsekte hepimizin içinde bir Ragıp yatar öyle değil mi?
Aşk adamıdır. Uğraşır, çabalar, sever, elde eder ve terk edilir. Bu çizgide daha ne kadar barınabilir biz de bilemiyoruz açıkçası.
Dağınıktır ama çok temizdir. Odayı dağıtırsınız bir bakmışsınız "anne" gibi hemen toplayıvermiş. Şaşırtıcıdır ama yapar.
 Duygusaldır da, görünmeyen göz yaşları tam olarak ondan akar. Hani kalbinizde hissedersiniz ya, için için ağlamak. İçinize ağlayan Ragıp'tır aslında yani şey tam olarak ağladı denilemez kaçırmış da olabilir tam bilemiyoruz orasını. Tuzludan ziyade asitlidir biraz evet o yüzdendir kalbinizin yanması.
Son derece inatçıdır dediği dediktir. En son tartışmada beyaz bir pantolonun aslında siyah bir gömlek olduğunu öne sürmüştü. Gerçi bir yerde haklıydı da, şaşı bak şaşırda kalakalmış gözleriyle siyah gömleği görüyormuş o zaman. Neyse ehem.
İlişki konusunda oldukça test edicidir, hemen başlar kafaya taş atmalar sonracığıma çelme takmalar oyunlar oynamalar.
Efendim malumun ragıp bizden habersiz askere gidince ona çok kızdık. hatta öyle ki onun bloguna onu eleştiren yazı yazmaya karar verdik. öylemi ismini bile küçük harfle yazdık. elbette büyük bir boşluk içinde bulduk kendimizi. Sonra o boşluğu doldurmak için ne yapalım derken bir gün Özlem bir cami avlusunda küçük bir yavrucak buldu. Ailesi terk etmiş onu ama nasıl sevimli. Daha 29 günlük olduğu için eve götürdü ve böylece Rıfık hayatımıza girmiş oldu. Tüm sevgimizi verdik ona. Birde Rıfat girdi hayatımıza. Onun hikayesi çok ilginç. Kendisi korsan hani karayiplerde gemi kaçıranlar var ya onlardan işti. Gerçek bir korsan o. Bir gün Rıfkının peynir gemilerinden birini çalarken yakalandı ve ceza olarak güverte temizlemeye başladı. Delikanlı çocuktur Rıfat bir gün gemisi alabora olmuş. Rıfkının da kaptana ihtiyacı var o sıralar kendisi çok fena hastalanmış. Hemen çıktı ortaya Rıfat bıyıklarını burarak. O zamandan sonra Rıfkının yeni kankası ve bizim yeni dostumuz oldu. Onu da seviyoruz

Yerin dolmaz mı sandın ragıp efendi. çok yanıldın ama...