3 Temmuz 2011 Pazar

Muhlise vs aile (tanışma)

Merhabalar sevgili, kadim dostlarım. Bildiğiniz üzere geri döndüm ben. Herkesi teker teker dolaşıp özür dileme şansım olmadı bu yüzden buradan tekrarlamak istedim. Biliyorsunuz gencim, kanım kaynıyor arada böyle fevri davranışlarda bulunabiliyorum. Ancak üzerimde o kadar büyük bir baskı vardı ki anlatamam. Kafayı yiyeceğimi zannettim.  Bir taraftan Muhlise(kız arkadaşım) diğer taraftan ailem üstüme Rıfkıcım bir de Steve Jobs eklenince ne yapacağımı bilemedim. Davranışlarımla, eşek kafamla verdiğim tüm rahatsızlıktan dolayı özür dilerim.  Yalvarırım beni affedin, öyle kızgın kızgın bakmayın bana.
Şimdi başlayalım anlatmaya. Ailemle konuştuk tabi. Bana neden evlenemeyeceğimi anlattılar. Haklılar ama Muhlise de hep baskı yapıyor bana. Giderim diyor, onu kaybetmek istemiyorum. Ailemde aklını başına al yoksa sana küseriz ve hayalini sileriz restini ortaya koyunca elbette maddi varlığımın güvenliği için ailemi seçtim. Dostlar bakın, ben iyi niyetli birisiyim ama çok baskıyı da kaldıramıyorum. Ailemde biraz sert çıkınca zaten dolmuş olan ben kendimi kaybettim. Bir bakmışım samanyolunda eşekleri yediriyorum.
Ailemin söyledikleri çok doğru bunu iyice anladım. Evrenin kervan geçmez it ürümez bir yerinde(yanlış oldu sanırım)yalnız başına oturunca bunu anladım. Aileden daha önemli bir şey yok dünyada. Bu düşünceyle ve gerekirse rest kartlarımla gittim Muhlise’nin yanına. Sakince anlattım durumu ama o pek sakince dinlemedi beni. Yok, efendim seninle evlenmek, hayatımı seninle paylaşmak istiyorum dan tutun da evlenmezsek çeker giderim bir daha asla bulamazsın benilere kadar her çeşit resti gördüm ama bu sefer hakikatten gördüm. Bak kızım dedim ki bir Polat alemdar edasıyla “burada işler böyle yürümez. Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin.” Yani tam olarak böyle söylememiş olabilirim ama anlatırken birden heyecanlandım işte. Gözlerimdeki ateşi görünce mecburen kabul etti ailemle görüşmeyi.  Evet, bu akşam eve yemeğe davetliyiz. Şimdi gidip giyinmem lazım. Yemekte ne olduğunu da gelince anlatacağım. Offf çok heyecanlıyım ya onu beğenmezlerse.
Buluşma faslı bitti. Bilmiyorum saat kaç. Canım sıkkın biraz sanki ailem beğenmemiş gibi. Bana bir şey söylemiyorlar ama bu işin içinde bir pislik var. En baştan anlatayım şimdi size. Belki neler olup bittiğini anlamama yardım edersiniz. Efendim aldım kız arkadaşımı, giydik cicilerimizi ve tuttuk evin yolunu. Kapıyı çaldık herkes güzel güzel giyinmiş, ev temizlenmiş. Oldukça ciddi bir ortam her ne kadar ailem şakalar yapsa da o soğukluk gidemiyor bir türlü. İlk başta sohbet ettik biraz. Biz konuştuk, ailem sorular sordu. Sonra ailem kendini anlattı biz şunlara bunlara değer veririz diye. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak Özlem ablam Muhliseyle nasıl tanıştığımızı sorunca her şey değişti. Çok kolay bir soru. Ortamı ısıtmak için sorulmuş. Ancak öyle bir kastı ki cevap veremedi. Heyecandandır diyeceğim ama bu soruya cevap vermesi lazımdı. Sadece mozambikte bir köyde dedi ama biz mozambikte tanışmadık. Pariste kahve içerken tanışmıştık. Mozambik’te hüsniye ile tanışmıştık, şeytan alsın götürsün tedavülden kaldırsın onu.
Daha sonra yemek bölümü vardı. Annem sağ olsun yine harika yemekler yapmış bize. BU bölümü de kazasız atlattık. Sonra öyle bir an oldu ki Muhlise benim çocukluk fotoğraflarımı görmek istedi bende getirdim işte. Ancak hepsini getirmedim. Sonra Muhlise dedi ki “senin odanda ki çekmecede ki gizli fotoğraflarını da getirsene”. O fotoğrafların orada olduğunu bilme ihtimali yok. Hayır, ailem bile bilmiyor onları. O nereden bilecek. Sadece hüsniye biliyordu. Off lanet kadın ya bir gidemedi başımdan.
Şimdi hatırladım bir de şey olmuştu. Oğuz abim onun ailesinin isimlerini sordu. Normalde isimleri Muhlis ve Enise idi. Ancak babasının ismini Muhsin olarak annesinin ismini Emine olarak söyledi. Elbette ufak bir dil sürçmesi olabilir ama bunlar hüsniyenin ailesinin isimleri. Bu kadar yanlış olur mu yahu. Her yerde karşıma hüsniye çıkıyor. Kadın bildiğin lanetlemiş beni, muska yapmış, pedere okutmuş, kuru fasulyeme okunmuş pirinç atmış evimin duvarına 47 dişi kedi işetmiş.  Her şey çok karışık kafam iyice allak bullak oldu umarım ne olacaksa bir an önce olur.
Ne olur dostlar bana bir akıl verin neler oluyor. Ailem ben üzülmeyeyim diye susuyormuş gibi sanki. Oğuz abim bile nasihat yağmuruna tutmadı beni. L Özlem ablam sevgi dolu bir konuşma yapmadı.  Hayali bilirkişi dede sana bunu sen istedin şimdi yalnız kaldın. “Yalnızlıkta yürürken yanında kimin olacağına değil kimin olmayacağına karar vermelisin. Kimisi seni alır bulutların üstüne çıkartır kimisi alır cehennemin dibine sokar. Şimdi neredesin Ragıp ve bundan kim sorumlu. İyice bir düşün derim ben” dedi ve benim olmayan aklımı iyice yok etti. Size Hayali bilirkişi dede’yi ilerleyen zamanlarda anlatırım. Şimdi uyumalı ve düşünmemeliyim. Ne olur yardım edin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder